Sosyal Medya

Safra Kesesi Kanseri

Safra Kesesi Kanseri

Safra Kesesi Kanseri

Safra kesesi kastan yapılmış armut biçimimde bir torbadır ve karaciğerin altında bulunur. Karaciğerin yaptığı safra küçük kanalcıklarda toplanır ve ana safra kanalına dökülür.

Safra kanalı aşağıya onikiparmak bağırsağına varmadan yan tarafa bir kol verir ve bu kol safra kesesine gider.

Böylece az ve devamlı olarak karaciğer tarafından yapılan safra bu kese veya torba içinde birikir. Safra kesesinin görevi karaciğerin çıkardığı safrayı geçici olarak depolamaktır. Onsuz da yaşam normal sürdürülebilinir.

Yediğimiz yemekler mideden onikiparmak bağırsağına geçerken sinirler safra kesesinin sıkışmasını sağlar.

Safra kesesi sıkışınca içinde birikmiş safra onikiparmak bağırsağından geçen yiyeceklerin üzerine akar. Safra kesesi kanseri tüm sindirim sistemi kanserleri arasında beşinci sırayı almaktadır. Safra kesesi kanseri en sık 55 yaşın üzerinde görülürken 70 yaşlarında tepe yapmaktadır. Hastaların %75’i kadındır.

Risk Altındakiler

Esas olarak nedeni bilinmemektedir. Uzun süre safra kesesinde taş bulunması uzun süreli tahriş nedeniyle kese iç zarında kanser öncüsü lezyona neden olabilmektedir.

Kanserli olguların %80’inde kesede taş tespit edilmiştir. Yine yapılan gözlemlerde 3 cm ve üzerindeki büyüklükte tek taş bulunan olgularda, kalsifiye (porselen kese) safra kesesinde kesenin adenomatöz poliplerinde (12 mm’den büyük) ve anomali keselerde kanser daha sık görülmektedir. %20 olguda porselen safra kesesine kanser eşlik etmektedir.

Belirtiler

Hastaların çoğunda iş görmeyen safra kesesi veya kronik safra kesesi iltihabı ve şikâyetleri mevcuttur. Karın bölgesinin sağ üst kadranında ağrı, bulantı, kusma, yiyeceklere tahammülsüzlük, iştahsızlık, zayıflama gibi genel şikâyetler yanında, ileri olgularda sarılık, beyaz renkli dışkı, koyu renk idrar çıkartmak gibi şikâyetler bulunabilir.

Genellikle hastalığın başlangıç şikâyetleri tanı konulduğunda ortalama 3–6 ay önce başlamıştır. Bazı hastalarda 1 yılın üzerinde süren safra kesesi ile ilgili rahatsızlıklar bulunabilmektedir. Hastaların yarısı daha önce hiçbir şikâyet vermeden mekanik sanlıkla hastaneye müracaat etmektedir.

Teşhis

Hastalığın erken döneminde kronik safra kesesi iltihabı şikâyetleri mevcuttur. Bu dönemde alınan anamnez fazla bilgi vermemektedir. Olguların %30’unda sağ üst kadranda ağrı mevcuttur. Az sayıda olguda ise ateş, lökositoz, lokal ağrı, hassasiyet ile seyirli akut safra kesesi iltihabı mevcut olabilir. Laboratuvar tetkiklerde bilirubin seviyesi ve alkali fosfataz yükselmiştir.

Fakat bu bulgular iyi huylu hastalıktan ayırt edilmesi için yeterli değildir. Oral ve intravenöz kolanjiografi yetersiz bilgi vermektedir. Sindirim sisteminin baryumlu kontrast incelenmesinde indirekt olarak on iki parmak bağırsağı, distal midede ve transvers kolonda kompresyon bulguları görülebilir. Endoskopik retrograd kolanjiopankreatikografi (ERCP) tanıda çok az olguda faydalıdır.

Yine anjiyografi erken olgularda hiçbir şey vermezken, geç olgularda hastalığın yaygınlığı hakkında fikir verebilir. Safra kesesi kanseri tanısında non invazif bir yöntem olan ultrasonografinin büyük değeri vardır. Yine bilgisayarlı tomografi de hemen hemen kesin tanıyı koydurmaktadır.

Bu her iki tanı yönteminde de safra kesesi duvarında kalınlaşma, kesede taş ve sınırlandırılmış tümör invazyonu tespit edilebilir. İleri olgularda yapılacak eksploratris laparoskopi, laparotomiye gerek olmaksızın tanıyı sağlamaktadır. Yine bu hastalarda yükselmiş CEA değeri şüpheden öteye gitmemektedir.

Tüm bu modern tanı yöntemlerine rağmen olguların ancak %5’inde tanı konulabilmektedir. Hemen hemen tüm olgularda kesin tanı ameliyat ile patolojik inceleme neticesinde konulabilmektedir.

Tedavi

Patolojik olarak tanı konulan hastalar oldukça şanslıdır. Çünkü yapılmış olan safra kesesi ameliyatı bu olgularda yeterli olmaktadır. Fakat olguların çok azında tümör kese duvarında sınırlı olarak tespit edilebilmektedir.

Bu olgularda safra kesesi iltihabına ilave olarak kese yatağının çıkartılması (wedge rezeksiyon) ve çevre lenf nodüllerinin çıkartılması gerekmektedir. İlaç ve ışın tedavisinin etkisi azdır.